AIDS’TEN DEĞİL SESSİZLİKTEN KORK: KONUŞ, KORUN, DESTEK OL!
1 Aralık Dünya Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu (Acquired Immune Deficiency Syndrome=AIDS) Günü, her yıl bir tema başlığında, İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (Human Immunodeficiency Virus=HIV) ile yaşayanlara ve HIV’den etkilenenlere destek olmak, AIDS nedeni ile hayatını kaybedenleri hatırlamak ve farkındalığı arttırmak için gündeme gelir.
Bu yılın teması: ‘’AIDS’TEN DEĞİL SESSİZLİKTEN KORK: KONUŞ, KORUN, DESTEK OL!’’ olarak belirlenmiştir. Bu tema başlığını ele aldığımızda, HIV/AIDS konusunda konuşmamanın, bilgisiz kalmanın ve utanmanın hastalıktan daha tehlikeli olabileceği önemli bir gerçek olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda, HIV ile enfekte bireylerin kendilerini özgürce ifade edebileceği bir ortam yaratılması, HIV enfeksiyonundan korunma yolları konusunda toplumsal bilinç ve farkındalık kazandırılması ve HIV ile enfekte bireylerin tıbbi ve sosyal açıdan desteklenerek toplumdaki işlevselliğinin devam ettirilmesi, AIDS ile mücadelenin kilit taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca bu tema, toplumun bilinçlenmesi, insanların hem kendilerini HIV enfeksiyonundan koruması hem de HIV ile yaşayan kişilere destek olması gerektiğini anlatır.
1) HIV nedir?
HIV, bulaşıcı bir virüs olup, bağışıklık sisteminin temel hücreleri olan CD4+ T lenfosit hücrelerini hedef alır ve kişinin bağışıklık sistemi hücrelerine zarar vererek ciddi sağlık sorunlarına yol açar. HIV tedavi edilmezse çeşitli evrelerden geçerek AIDS’e ilerleyebilir ve ölümcül komplikasyonlara yol açabilir.HIV’in iki ana türü vardır: HIV-1 ve HIV-2. En yaygın olanı HIV-1’dir ve küresel salgından sorumludur.
2) AIDS nedir?
AIDS, HIV enfeksiyonunun tedavisiz ilerlediği, bağışıklık sisteminin ciddi şekilde zayıfladığı ve fırsatçı enfeksiyonların veya bazı kanserlerin ortaya çıktığı en ileri klinik evredir. HIV ile enfekte olan her birey AIDS geliştirmez.
3) HIV nasıl bulaşır?
- Korunmasız cinsel temas (EN SIK)
- Transfüzyon
- Kan yoluyla (ortak enjektör kullanımı, mesleki temas/iğne batması)
- HIV pozitif anneden bebeğe gebelik, doğum veya emzirme sırasında
-Günlük sosyal temas (tokalaşma, sarılma, öksürük, aynı bardağı kullanma) ile bulaş olmaz.
4) HIV’de epidemiyolojik durum nedir?
HIV, küresel ölçekte önemini koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization=WHO) ve Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (The Joint United Nations Programme on HIV/AIDS=UNAIDS) verilerine göre, 2024 yılı sonunda dünya genelinde yaklaşık 40,8 milyon kişi HIV ile yaşamakta olup aynı yıl içinde 1,3 milyon yeni enfeksiyon ve 630 bin HIV/AIDS’e bağlı ölüm gerçekleşmiştir. Antiretroviral tedaviye erişimin genişlemesi sayesinde, 2024 sonunda HIV ile yaşayan bireylerin yaklaşık %77’si tedavi almaktadır. Ancak buna rağmen küresel hedeflere tam olarak ulaşılamamış; özellikle finansmandaki azalma ve ülkeler arasındaki erişim eşitsizlikleri nedeniyle 2025 raporları HIV ile mücadelede ilerlemenin risk altında olduğuna işaret etmektedir.
5) HIV tanısı nasıl konur?
HIV tanısı kan testleriyle konur. HIV enfeksiyonunun tanısı için Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda kullanılan mikrobiyolojik testler, virüsün farklı biyolojik bileşenlerini saptayarak erken ve güvenilir teşhis sağlar. Birincil tarama yöntemi olarak 4. kuşak ELISA kombinasyon testleri, HIV-1/2 antikorlarını ve p24 antijenini birlikte tespit ederek akut enfeksiyonun daha erken dönemlerinde pozitifleşir. Şüpheli veya erken dönem olgularda nükleik asit amplifikasyon testleri (NAT/PCR) ile viral RNA’nın doğrudan gösterilmesi, pencere dönemini kısaltarak tanıda yardımcı olur. Pozitif tarama sonuçları, kişiden yeniden numune alınarak özgüllüğü yüksek doğrulama testleri (HIV-1/2 ayırt edici doğrulama testi) ile teyit edilir. Bu testler hem bireysel tanı hem de toplum sağlığı açısından erken tedaviye yönlendirme ve bulaşmanın önlenmesinde kritik öneme sahiptir.
6) HIV’in klinik seyri nasıldır?
HIV enfeksiyonu genellikle üç dönemde ilerler:
- Akut dönem: Bulaştan sonraki ilk 3-6 hafta içerisinde grip benzeri belirtiler (teş, deride döküntü, ağızda yara, lenf bezi şişliği, yorgunluk, kilo kaybı, farenjit ve/veya gece terlemeleri) görülebilir. Yüksek viral yük nedeniyle bu dönemde bulaştırıcılık en fazladır.
- Asemptomatik (sessiz) dönem: Yıllarca (8-10 yıl) belirti olmayabilir ancak virüs bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu dönemde de bulaştırıcılık devam etmektedir.
- İleri dönem/AIDS: CD4+ T lenfosit hücre sayısının ciddi şekilde düşmesiyle bağışıklığın ağır derecede baskılandığı, fırsatçı enfeksiyon ve kanser riskinin arttığı evredir. Erken tanı ve günümüzde HIV enfeksiyonu tedavisinde kullanılan antiretroviral ilaçlar, HIV enfeksiyonunun ilerlemesini belirgin ölçüde yavaşlatır ve AIDS gelişimini engelleyebilir.
7) HIV tedavisi mümkün mü?
Evet, mümkündür! HIV tedavisi, virüsün çoğalmasını baskılayarak bağışıklık sistemini korumayı ve hastalığın ilerlemesini durdurmayı amaçlayan antiretroviral tedavi (ART) temeline dayanır. Günümüzde çoğu hasta için günde tek tablet olarak kullanılan kombine rejimler, HIV’in farklı çoğalma basamaklarını hedefleyen en az iki veya üç antiretroviral ilacın birleşiminden oluşur (kombinasyon tedavisi). Düzenli tedavi altında viral yükün saptanamaz düzeye inmesi, bağışıklığın korunmasını sağlar ve cinsel yolla bulaşma riskinin pratikte yok denecek kadar azalmasına olanak tanır (U=U: Undetectable = Untransmittable). Modern ART, yüksek etkinlik, düşük yan etki profili ve direnç gelişimini önleme kapasitesi sayesinde HIV enfeksiyonunu ‘’yönetilebilir’’ bir hastalık düzeyine getirmiştir.
8) HIV’den nasıl korunulur?
- Güvenli cinsel ilişki (kondom kullanımı)
- Steril enjektör/sarınga kullanımı
- Düzenli test yaptırma
- Riskli temas sonrası PEP (post-eksposizyon profilaksisi) ve riskli yaşam tarzı olanlarda PrEP (pre-eksposizyon profilaksisi) kullanımı
- Gebelikte düzenli kontroller ve uygun tedavi
9) Toplumsal farkındalık neden önemlidir?
HIV hâlâ önemli ölçüde damgalama ve yanlış bilgilerle ilişkilendirilmektedir. Oysa HIV, erken tanı ve düzenli tedavi ile kontrol altında tutulabilir bir hastalıktır. Ayrımcılık, bireylerin test ve tedaviye başvurmasını engelleyerek toplum sağlığını olumsuz etkiler. Erken tanı, kişinin tedaviye ulaşmasının yanı sıra bulaştırıcılığı da önleyeceği için büyük önem taşımaktadır.
Sonuç:
1 Aralık Dünya AIDS Günü, HIV ile yaşayan bireylere destek olmanın, doğru bilgiye dayalı farkındalık yaratmanın ve toplum sağlığını korumanın önemini hatırlatır. Erken tanı, etkili tedavi ve bilinçli toplum yaklaşımı ile HIV’in kontrolü mümkündür.
Unutmayalım ki; erken tanı ve düzenli tedavi, HIV’in AIDS’e ilerlemesini engelleyerek kişilerin sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmesini mümkün kılar. HIV ile mücadelenin en kritik unsurlarından biri, toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesi ve HIV ile yaşayan kişilerin zaman zaman karşılaşabildikleri ayrımcı ya da dışlayıcı tutumların önlenmesidir.
HIV/AIDS konusunda farkındalık yaratmak ve bilgiyi yaygınlaştırmak, yalnızca tek bir güne değil, hepimizin yıl boyunca süren ortak sorumluluğuna dayanır. Gelin, sadece bugün değil, 365 gün boyunca destekleyici, kapsayıcı ve dayanışmayı güçlendiren bir yaklaşımı birlikte sürdürelim.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yönetim Kurulu (a)
Uzm. Dr. Berke Kurumanastırlı/Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı
Uzm. Dr. Gülen Hürkal Yiğitler/Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı
Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı
