Kanser, kötü huylu tümör anlamında sürekli ve hızlı büyüyebilme yeteneğine sahip çevresindeki doku ve damar içerisine girerek uzak organlara yayılabilme eğiliminde ölümcül olabilen bir hastalıktır. Ana hedef kansere yakalanmamaktır. Bunun için kanserden iki çeşit korunma yöntemi vardır
1-Primer korunma, kansere yol açan sebeplerden kaçınmak ( sigara, obezite, alkol, radyasyon maruziyeti, sağlıklı beslenmek, egsersiz yapmak, stress yönetimi….)
2-Sekonder korunma,tarama testleri ile erken tanı ile kanseri tedavi edebilmektir. (mamografi, jinekolojik muayene, kolon taraması, PSA bakılması..)
Tarihsel olarak kanser kavramı M.Ö. 3000’lere dayanmakta fakat kanserle ilk tanışma 1850’li yıllar ve her evre kanser hastasına cerrahi ile müdahale edilmeye çalışılıyordu. Sonrasında 1900’li yılların başlarında Wilhelm Conrad Röntgen’in X ışını keşfetmesinden sonra radyoterapi çalışmaları başlamıştı ve geniş alan radyoterapi uygulamaları ve teknolojinin çok gelişmiş olmayışından etkiden fazla yan etkilerin çok ön plana çıktığı görülmüştü. İkinci dünya savaşı sırasında kullanılan kimyasallardan nitrojen mustard içeriğinin etkilerini görerek kanser tedavisinde kullanılmak üzere 1946 yılında ilk kez kemoteropatikler kullanılmaya başlandı. İstenilen sağkalım başarıları elde edilememesiyle birlikte 2000’li yılların başında hedefe yönelik tedaviler keşfedildi. 2004 yılı kanser genom atlas projesinin 2010’lu yılların başında şekil bulmasıyla kişiye özel DNA mutasyon analiz sonuçlarına yönelik akılcı ilaç (hedefe yönelik) tedaviler gündemimize oturdu. Hedefe yönelik tedaviler konvansiyonel kemoterapilere göre yan etki profili çok daha az ve kişilerin yaşam süresine olumlu katkısı mevcut tedavilerdir. Hedefe yönelik ilaçlar başta meme ,kolon,böbrek kanserleri olmak üzere birçok kanser türünde hali hazırda kullanılmaktadır. 2017 yılında ise kişinin bağışıklık sistemini aktive ederek kanserli hücrelerle mücadele edilmesine dayanan immunoterapi tedavi yöntemi hayat bulurken, 2018 yılında nobel fizyoloji ve tıp ödülü kazanmıştır. Bağışıklık sistemimiz tümör hücrelerini yok ederek kanser gelişimini önlüyor.Çok uzun yıllardır çalışmaları süregelen bu modalite başta malign melanom, akciğer , böbrek ve hemen hemen bütün kanser türlerinde tedavi rehberimizde yerini almıştır. 2025 yılı itibarıyle bu tedavilerin hepsi gerek tek gerekse kombinasyon modelleriyle tarafımızdan hastalara uygulanmaktadır. Kanser çalışmaları hali hazırda tüm hızıyla devam etmektedir.
Yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
1-Bağışıklık sistemimizi harekete geçiren mRNA aşı çalışmalarında direk kanser hücresini tanıyıp onu ortadan kaldırdığını gösteren çok etkili ön sonuçlar yayınlandı. Aşılamanın üzerinde bu kadar durulmasının sebebi bağışıklık sisteminin bir hafızasının olmasıdır. Yani ilerleyen yıllarda hastalık geri gelecek olursa bağışıklık sistemi onu tanıyıp ortadan kaldırabilecektir. Çalışmaların tamamlanmasıyla rutin kullanıma girmesi beklenmektedir.
2-Genetik mutasyon analiz havuzu ve yapay zeka işbirliği ile çok daha etkin ve daha çok hastaya faydalı olabilecek akıllı hap tedavileri ve bunların kombinasyonlarını kullanabileceğiz.
3-Kanda dolaşan tümör DNA’sı (ctDNA) kavramı ameliyat sonrası geride kanser hücresi kaldı mı diye yapılan kandan bakılan bir genomik analiz tetkiğidir. Yakın gelecekte rutin kullanımımıza girecek gibi ön sonuçları mevcut.
Kanser hücresini günden güne daha iyi tanıyoruz. Yeni tedavi modelleri ve var olan tedavilerin gerçek yaşam verileri ile sağkalımların hergün daha da arttığını görüyoruz.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Yönetim Kurulu (a)
Doç.Dr.Polat Olgun, MD
İç Hastalıkları ve Tıbbı Onkoloji Uzmanı